22.8.09

-e rağmen Çözümleme

İyi günde ve kötü günde, sahiplenmeden, koşulsuz, nedensiz, beklentisiz, değiştirmeden, ehlileştirmeden hatta kendine rağmen insan sevebilir mi birini?!!..

Bir insan sever. Hem de çok sever. Ama sahiplenmeden sevgi nasıl olur ki? Ya da sahiplenmek kötü bir şey mi? Kadınlar neden kendilerini sahiplenen erkeklere daha büyük tutkuyla bağlanıyorlar peki?.. Sahiplenmek korumaktır diğer bir deyişle. Korunmak güdüsüne karşılık bulmaktır. Emretmek değildir ya da dediğini yaptırtmak. Başkasına yan gözle baktığında gözünü oymaya çalışmak da değildir. Gök gürüldediği zaman sarılmaktır sahiplenmek. Yaptığı kötü yemeği, Fransız şarabında marine edilmiş ördek gibi hayal etmeden yemektir. Onun yaptığını bilmek yetmelidir çünkü. O, kilolarından utanarak yolda yürürken elini tutmaktır sıkıca.
Koşulsuz evet denir mi her lafa, her söze, her yüze?.. Bulunduğun koşulları önemsemeden yürünür mü göz göze?.. Ne zor.. Koşullar ona aylarca git dediğinde ardında beklemek, sana sus dediğinde yutmak, gül dediğinde ağlamamak, yok dediğinde yaratmak olursa sevgi için ne zaman, ne derman ne de umut kalır. Bugünü düşünüyorum elbette, bugünü düşünmek zorundayım. Leyla ve Mecnun çözümlemesi değil ki bu hayat.
Nedensiz sevebilir misin birini?.. Nedensiz seversen eğer herkesi sevmen gerekir. Ama sen O’nu sevdin. Bir nedeni var ki sevdin. O olduğu için, kırmızıyı sevdiği, şort giydiği, yemek yaptığı, sana öyle baktığı için sevdin. Neden diğerini sevmedin?.. Çünkü o, yağmurdan rahatsız olup şemsiyesini açardı..
Beklentiler ise zamanla oluşur. Zamanla kocaman olur hatta. Beklenmedik anda çıkar beklentiler üstelik. Bir zamanlar telefonla konuşmak için tuvalete gitme numaraları yaparken, zamanla günde bir defa sesini duymak yeterli olur. Ama bir tarafa yetmez asla. Bunlar beklentiye dönüşür zamanla ve çoğunlukla da karşılıksız kalır. Beklenti de kötü bir şey değildir ki. Seven insan bekler. Daha çok sev ister, daha çok gel, daha çok konuş , daha çok dokun, gül, umursa, ilgilen .. Bunlar ilişkiyi pekiştirir aslında doğru kullanırsan. Dibine kadar, dolu dolu yaşamanı sağlar. Yaşadın mı da efsane yapar..
“Kendi kendini değiştirmenin ne kadar güç olduğunu düşünürsen, başkalarını değiştirmeye çalışma da şansının ne kadar az olduğunu anlarsın” der Voltaire. İstese de istemese de kimse kimseyi gerçek mealde değiştiremez zaten. Zaten değiştirmemelidir de. Sonuna kadar karşıyım buna. Böyle sevdin beni. Kel kafamla, koca ayaklarımla, ellerimle yediğim balıkla, yalanlarımla, rüyalarımla.. O zamandan bu zamana bir şey değişmedi ki.. Hala ayakkabı bulamıyorum ayağıma göre, ya da restaurantta hala garsonlar bana bakıyor kılçıkları ayıklarken. Değişen ben değilim ki..
Ve cümlenin en anlamlı kısmı sanırım : Kendine rağmen birini sevmek.. Yukarıda yazdığım her şey değişebilir. Koşullar değişir, beklentiler yerini huzura verir, nedenler zamanla gülümsemene neden olur, değişimlere de alışılır.. Bir insanın en büyük düşmanı yine kendisidir kanımca. İçinden gelen, o susmayan sesler vardır ya hani.. Bütün kötülüklere, günahlara çağıran seni.. Bir an kanını donduran, bir an şelaleler gibi akmanı sağlayan.. O ses susmaz. Susmadıkça da –e rağmen olmak zorundadır.
Bu sorunun cevabına yorum yazmayacak kadar mutlu, inanmış, hayalperest, ve hatta kendim-e rağmen güvenmiş olmak isterdim ve buradan uçuşan kalpler göndermeyi dilerdim herkese.. Deneme-yanılmalar bitmez elbette ama yalan söylemeye kalkan birinin önce kendini inandırması gerekiriyor sanırım..

7 yorum:

  1. Sevgili Lala :P
    dediğin gibi asıl sorun "beklenti"de. Beklenti denen şey çok tehlikeli! Eğer beklentilerin zamanla değişiyorsa veya sen bir şeylerin zamanla değişeceği beklentisi içerisindeysen işte o zaman yıllardır saçları dökülmüş olan sevgilinin kel olduğunu görmeye başlıyorsun.

    YanıtlaSil
  2. Nedensiz sevilemez kimse, mutlaka bir neden gerekir.
    Ve gün gelir, sevdiğin giderse eğer yine aynı sorunla karşılaşırsın.
    Neden?
    Asıl neden sevdiğini anlamalısın ki, gitmesine engel yanını güçlendirebilesin.
    Bir kaybeden olarak değil, kaybetmeyi tecrübe eden olarak (ki ikisi de aynı boktur, ama bok sana çarpmasın istersin, kelimeleri kullanmak senin elindeyken :) ) şunu anladım;
    Birini sevmek için neden gerekmiyor, sevme fiili keyif alınan anların çoğunda yanında bulunan kişiye duymakla mükellef olduğun bir duygunun adlandırılmasıdır aslında.
    Ve sahiplenmek denen, üçüncü sayfa haberlerini gizlediğin bilinçaltın ile sözde üst kimliğini bilge kişiliğini harmanlamaya çalışırken kaybolan garip kız çocuğu yanındır.
    Aslında anlamışsındır yüksek sesli nerdesin ile başlayan telefon konuşmaları, şemsiyem yanımda ıslanma kaygısını saklar içinde soğuk kış gününde ve/veya güneşli sahil yerinde. Ama yediremezsin kendine nerdesin bağırışını.
    Kadın yanın ile feminist olma olasılığının maçını kim kazanır acaba?
    Acaba,
    bir adam,
    bir kadın yazısının,
    erkekliğin e-rağmen yapabildiği yorumunu,
    ne kadar uzatabilir acaba? :)

    YanıtlaSil
  3. :)
    Gail : Kesinlikle katılıyorum!Ve kel bir adamla hayatımı geçirmek istiyorum:p

    Kry : Klon hayatlar diye bir yazı yazmıştım. İnsan hayatında değişik kimlikler hatta değişken ve dinamik kimlikler vardır. İşte burada devreye koşullar ve nedenler giriyor. Koşullar bağlamında feminist bir kadın edasıyla kavga ettiğinin bir saat sonrasında küçük bir kız çocuğu gibi annene sarılıp ağlayabilirsin. Bu, ne sevginin nedenler doğrultusunda azaldığını ne de üst kimliğinle çelişen kız çocuk tavırlarının o sevgiye zarar verdiğini gösterir. Ve fakat olur da yağmur yağarsa o şemsiyeyi.........................:)

    YanıtlaSil
  4. Yine karmaşık bir kadın yine anlaşılmayan bir denklem..
    Bi anladığım dönüp dolaşıp bana yine şemsiye ... :)
    İşin ilginci şemsiye acıtıyor :)

    YanıtlaSil
  5. Acıycaksa açmam o zaman...
    Saol :)

    YanıtlaSil
  6. sana acilen bir kel diliyorum o zaman :)

    YanıtlaSil