27.9.09

Bilimsel Olmayan Bir Yazı : İnsan Türleri

Kaç kişiyiz? Beş milyar mı altı mı, daha mı fazla? Güvenmiyorum nüfus sayımlarına. Çokuz sadece bunu biliyorum. Ve çok çeşitliyiz. Gazetelerin en arka sayfalarında, hani “dünyadan” başlıklı yerde, her gün yeni bir böcek türü bulundu deniyor ya da kunduz türü ne bileyim penguen ya da. Ama penguen olmaz, onların soyu tükeniyordu 4. sayfada onlar :)
Bence her gün yeni insan türleri çıkıyor. Zamanı gelince de soyları tükeniyor elbette. Nedenlerini sonuçlarını bilebiliriz, anatomik ya da astrolojik olarak inceleyebiliriz, varoluşlarını iklim değişikliğine bağlayabiliriz ya da sadece uzaktan izleyebiliriz. Temelde iki tane “meşru” olarak düşündüğümüzde. Kadın ve erkek. Ardından alt kolları onların da alt kolları ve onlarında ve ve..
Bugün evden çıkmayacağımcılar-evde oturmaya tahammülüm yokcular, sisteme karşı çıkanlar-sistem analizinden vazgeçmeyenler, diziciler-sinemacılar, ne oldumcular-bir bok olamadımcılar, alıcılar-vericiler, youtubecular-facebookcular, romantikler-aromantikler-aromatikler, ne olduğunu bilmez krizlerin eşiğinde olanlar-ne olduğunu bilmez farkında olmazcılar, anakuzuları-motherfuckerlar, veresiyeciler-peşin satanlar vs vs..
Bu cumartesi gecesi yine bazı evlerin ışıkları yanıyor, bazılarının ki uzun saatlerdir kapalı.. Bazıları da yanıp sönüyor ara ara. Acaba hangisinde yukarıda saydıklarımdan bir ya da ikisi sohbet ediyor ve acaba ne konuşuyorlar?.. Merak içindeyim.

26.9.09

Genelde Genellemem

Bir fıkraya göre cennette polis İngiliz, aşçı Fransız, araba mekaniği Alman, organizatör İsviçreli, sevgili de İtalyan olurmuş. Cehennem de ise aşçı İngiliz, polis Alman, araba mekaniği Fransız, organizatör İtalyan, sevgili de İsviçreli. Ne demek istiyor bu fıkra bize, pek de komik olmayan bu haliyle? Genellemeler hayatımızın her alanında var, ve bizi etkisi altına alıyor. Çünkü gerçekten biliyoruz ki bir İtalyan sevgilin olursa sırtın yere gelmez :)
Neyse konumuz bu değil. Genellemeler dediğimiz şey nedir aslında, deneyimlerimizin ya da anneannelerimizin bize öğrettiği önyargı topakçıkları değil mi?.. Kanımca bizi çoğu zaman iyi hissettiren, bazen yanlış yollara sürükleyen, kimi zamanda haklı çıkaran öbekler bunlar. Genellemeler değişkenlere bağlıdır. Hayatımızda karşımıza çıkanlar ise tamamen yanlı düşündüğümüz değişkenlere bağlıdır. “Erkekler çapkındır”.. Eğer aldatılan bir kadına sorarsan bunu, kesinlikle katılır. Aldatılmamış ya da aldatıldığından haberi olmayan kadına sorduğunda, durumu profesyonelce tartışır ve sonuçta reddeder. Ve aldatan kadına sorarsan çekimser kalıp gülümser ve ardından feminist tavırlara bürünüp kadın-erkek eşittir, herkes isterse çapkın olabilir diyerek konuyu kapatır. Yani aslında genelleme dediğimiz şey külliyen yalandır. Tabii bu tamamen benim fikrim, bir genelleme yok :)
İşte bazen, hepimiz bu genellemelerin ardına saklanıp mutluluğu ararız. Ya da daha doğru bir anlatımla, genellemeleri genelde kabul ederek, genellemeyi yaratan kitlenin içine dahil olmak isteriz. Mutsuz ilişkiler yaşamış bir adamın, sıradan olmayan bir kadına yaklaşımı nasıl olur mesela?.. Veyahut nasıl olmalıdır?.. Kendini koruyarak elbette.. Her canlının doğasında olan bir şey bu. İlk kez ateşi ya da tekerleği bulan toplumlar kadar olmasa da, bir yabanilik hatta aksi bir ukalalık olması normaldir. Çok kadın gördüm ben havaları, kadınlar aslında zeki değildir, kadınlar duygusal yaratıklardır, kadınlar kötü araba kullanır, kadınlar şöyledir böyledir….
Artık sempatik tavırlar bir işe yaramıyor. Maymun gözünü açalı iki milenyum geçti. Tekerlek dönen bir şey, ateş yakan ve kadın düşünen..Sevgiler..

21.9.09

Pasım Var by Koray&Ela

Adaya gidesim, ama vapura binmeyesim var
Kapımda paspasım, ama çamurlu ayakla içeri giresim var.
Hiç bilmediğim bir şarkıyı dinleyesim ama beğenmeyesim var.
Patlıcan salatası yapasım ama benim keşfimmişcesine hava atasım var.
Nargile içesim ama öksürmeyesim var.
Bu yazıya mana katmak adına saçmalıyasım ama sonunda beğeni isteyesim var.
Yeşil erikten nefret edesim ama güzel bir kutuda ikram edesim var.
Kırmızı güllü demetlerin dikenli sapı gibi acıtasım ama kansız beslenesim var.
Can sıkkını günlerimin eksik dakikalarıma eklenmesini ama geçmişi hatırlatmamasını rica edesim var.
O eski şarkının adını unutsam da sabile dediğimde herkesin hatırlamasına gülesim var.
İkea’dan yaratıcı fikirlerle dönesim ama hiçbirini yapmayasım var.
Bütün bu yazılanlara bakınca ne gerektiğini bilsem de eczaneden bir tek pastil alasım var.


İşe gitmeyesim ama çok para kazanasım var.
Kahveme süt koyasım ama inekleri sağmayasım var.
Sigarayı bırakasım ama patlıcan tarlasında yaşayasım var.
Bu yazıyı yazmaktaki amacı tartışasım, ama bir sonuca varamayasım var.
Geceleri yatağımda takla atarak yatasım ama sabah kalktığımda saçlarımın bozulmadığını göresim var.
Güzel zamanların ağır ağır geçtiğini göresim, ama unutulmayan anların kötülerden oluştuğunu bilesim var.
Gerçeklerin acı baklavanın tatlı olduğunu bilesim, ama şerbetli tatlılardan yemeyesim var.
Şehir hayatından sıkılasım ama farmwille’den de kurtulasım var.
Ve bütün bu yazılara bakınca ne gerektiğini bilsem de pastilinden bir tane isteyesim var.

Uyuyan Güzel

Ben uyurken, zaman kavramım da kendini yemiş bitirmiş. Dakikalar, anlar, saatler günde uyuduğum birkaç saatin, çalıştığım yirmi saatin etkisiyle çabucak geçmiş. Ya da bana öyle gelmiş. Yorgunluktan bakamadığım yüzler, çeviremediğim kitap sayfaları, yiyemediğim anne yemekleri sanki bana sırtını çevirmiş.
Ben uyurken zaman akıp gitmiş. Elimde Radikal Gazetem ve iki haftada anca bitirebildiğim “haftalık” Uykusuzum ile yollara dökülürken, ne çok şey olup bitmiş hayatımda benden habersiz.
Ben uyurken, Cem Garipoğlu “yakalanmış”. Şimdi kemik yaşı hesaplanıyormuş. Bir de Münevverin başını sanırım kız daha canlıyken kesmiş. Her kanal canlı bağlantılarla sakallarını tartışmış. Testeresi kaç dişli, kaç bıçak darbesi var detaylarını henüz öğrenemedim, onu da kızın ailesine film teklifinde bulunan yapım şirketinden öğrenirim artık diye düşünüyorum !?!..
Ben uyurken, Bekir Coşkun Hürriyet’ten istifa etmiş. Nasılını nedenini bilemem, bilemeyiz de.. Birileri çok sevindi, birileri sessizce tepki verdi, kimileri susturuldu, kimileri hiç konuşmadı bile. Bekir Abi yine yazacak, yine birileri okuyacak, yine birileri görmezden gelecek, yine birileri sayfayı çevirecek, Bekir Abi yine yazacak…
Ben uyurken, sular İstanbul’un yarısını alıp götürmüş. Hayat veren su, bu sefer bir sürü can almış. Çoluk çocuk sokaklarda kalmış herkes. Birkaç korsan bulduğu eşyaları satmış, birkaçı da bunları da almış. Millet olarak fırsatları her zaman iyi değerlendiririz biz. Neden buna bu kadar bu kadar tepki veriliyor ki, bu bizim kanımıza işlemiş. Bugünler çabuk geçiyor, yarınımızı düşünmemiz lazım !?!
Ben uyurken, koskoca Ramazan bitmiş bayram bile gelmiş. Herkes hazırlıklarını yapmış, çarşı pazar şeker alışverişleri bitmiş, taksi de gece tarifesi kalkmış, Eda Taşpınar ve Nurettin Hasman ayrılmış..
Ben uyurken, en yakın arkadaşım askere yazılmış. Kasımda gidiyormuş. O gün beni defalarca aramış meğer, ama benim çok önemli işlerim varmış!?!.. Oyuncu çalışmaları, kostüm provaları, set saatleri, çekim mekanları .. En azından gittikten sonra öğrenmedim..
Ben uyurken, annemin doğum günü olmuş. 57 yaşını bitirmiş meğer. Ne çok an yaşamış, ne çok şey görmüş, ne çok şeyi halletmiş hayatında, ne az soru kalmış kafasında, ne çok sevdirmiş kendini.. Ne kadar daralmış zamanımız, biriktirecek ne kadar az anımız kalmış..
Ben uyurken, hayatımın senkronu kaçmış. Yeni filmler çekilmiş, yeni kitaplar yazılmış, yeni bebekler dünyaya gelmiş, birileri yine ölmüş. Uyandım ya şimdi, tekrar bir uyuyasım var..