31.3.10

Kim Kimden?

Aklıma geldi de, tren garlarına dair tuhafıma giden bir şey var. Asla yalnız kalamıyorsun. Aslında içindeki her şey yalnızlığı besliyor ama, yine de içinde bir türlü yalnız kalamıyorsun. İçinde çok insan olduğu için değil; sanırım herkes kendini bir şekilde yalnız hissettiği, yolculuk fikri hayattaki bir çok şeyde olduğu gibi fikirken daha özel ve özgün durduğu için. Çoğu kişiyi tedirgin eder aslında yolculuklar. Fiziken, ruhen, sosyal olarak hatta. Tek kişiliktir çünkü. Ailecek bile çıkılsa bir yolculuğa, hikaye tek kişiliktir. Bazıları bütün bir hayatın böyle olduğunu söylerler, onlar hayatın da başlı başına yolculuk olduğunu düşünen insanlardır, ben buna inanmıyorum.
Düşünün tren garı deyince aklınıza ne geliyor?.. Raylar, bavullar, sosisli sandviççiler, pis tuvaletlerde karışmış kolonya-bok kokusu, lacivert üniformalı gişe memurları.. Hepsi de yalnızlığı çağrıştırır. Çok güçlü imgeler. Hem yazarken hem de görsel olarak. Hemen her zaman yalnızlıkla ilgili bir şey üretmek istendiğinde kullanılabilirler. Bu kolaycılık olarak görülebileceği gibi klişelere hakimiyet olarak da görülebilir veya gerçek. Çünkü bir şeyin sanatça çok kullanılması onun gerçekliğini azaltmaz. Ki aslında günümüzde ben kim kimden çalmış önce bilmiyorum. Sanat mı hayattan, hayat mı sanattan? ..