23.8.09

Alt Üst Meselesi

Hani bazı normlar vardır. Toplum tarafından kabul görmüş, yapmayanı ya da yapanı yuhaladıkları, olmazsa olmaz işler.. Ne bileyim belirli bir yaşa gelen birini illa ki evlendirmek isterler. Çünkü yaşı gelmiştir artık yirmilerinin sonuna, işini gücünü askerliğini de yapmıştır. E başka ne yapacak ki bu hayatta evlenmek dışında?.. Ya da asla ve asla yapılmaması gereken şeyler vardır. Yanlış anlaşılmasın benim bahsettiğim, insanlık adına yapılması gereken şeyler değil, yani kör birini karşıdan karşıya geçirmek ya da hamile bir kadına otobüste yer vermek gibi değil. Bunlar, insaniyetle ya da vicdanla alakalıdır ki eminim hemen hepimiz bunlara uyarız. Ama çok yorgunsam bazen güneş gözlüğüyle uyuma numarası yapabiliyorum otobüste:)
Her neyse konuyu çok dağıtmadan, kısacası dogmalar diyeceğim ama biraz katılaştırır durumu sanırım. Yaşla, zamanla, rollerle, kimliklerle bizim için yapılması zorunlu öngörülen işler.. Neden var bunlar?.. Kim demiş 35 yaşında evlenmeyen bir kadın evde kalmıştır diye…!! Ya da neden evlenmeden çocuk yapamıyoruz ya da yapana neden kötü gözle bakılıyor?.. Ben bunların tamamen yanındayım ya da karşısındayım gibi bir duruşum yok. Yazılarımdan bohem bir kişilik olarak algılanmak istemem ama kati kurallar canımı sıkıyor sadece. İlla ki yap ya da yapma denilen şeyleri özellikle yapmak istiyorum bazen doğru yanlış umursamadan.
Mesela sünnet meselesine de çok takılırım. Tamam duyduk okuduk biliyoruz ki temizlik için yapılan bir şey. Ama ya sünnet edilen kişileri birçok şeyden mahrum ediyorsak fark etmeden? İnsanlar yaşı ilerledikçe temizliğine özen gösterir elbette, çocuk yaşlarda bunu başaramıyor olsa da. Ama ya bir kadınla çok daha büyük hazlar alabilecekken, kaybettiği parçası ona bir oyun oynamışsa?.. :) Sormadan etmeden kesip alıyorlar bir de düğünlü dernekli çok güzel bir şeymiş gibi kutluyorlar garip garip kıyafetlerle. En azından yaş kemale erince tercihli bir şekilde yapsınlar ne bileyim.
Kaldı ki ben geleneklerin çok da yok olmasını isteyen biri değilim. Mesela bayram kahvaltılarını severim, gariptir ama cenazeleri de severim.. Tabir-i caizse gavur adetlerine öyle özenmem pek. Sadece şunu düşünüyorum; dayatılan bu yaptırımlar ya gerçekten mutlu olmamızı engelliyorsa? Bizim biz olmamıza engel oluyorsa?..
Çok uç bir örnek vereceğim. Evli bir adam, genç yaşta evlenmiş çoluğu çocuğu olmuş aradan da geçmiş 15 sene. Aşk, yerini saygıya huzura bırakmış ama birgün aşık olmuş başka bir kadına. Ne yapmalı şimdi bu adam?.. Kırk yaşlarında üstelik. Daha önünde yaşayacağı onlarca yıl var ya da yok bile. “Sevgi emektir” diyip aşkını kalbine dönüp gitsin mi?.. HAYIR!!!! Hayat belki ona bir şans daha sundu, belki son şansı midesindeki kelebekler için.. Ama toplum aldatmak için ya da eşini bırakmak için ne der?.. Bunları düşünür ve fırsatı tepip yuvasına döner, hala orası onun eski yuvasıysa tabi..
Sadece bazen değişimler karşısında korkuyoruz. Değişen dünyalar başka dünyaların da temellerini atar. Yeter ki biraz cesaret, biraz kuvvet, bir tutam sabır ve az biraz da bilgeliğimiz olsun hayata dair.. Hayatımız alt-üst olur diye korkmayalım.. Elif Şafak’ın dediği gibi hayatımızın altının üstünden daha iyi olmadığını nereden biliyoruz? ..

10 yorum:

  1. Çok bohem görünmemekle beraber, haklısında yer yer...
    Sünnet kısmında yanlışsın:) gidenle gidilmez...
    Kırkında aşık olup evine sahip çıkmak konusu şartların gerektirdiği gibi olmalıdır... Kalana şilt verilmediği gibi, gideninde ardından sövülmemelidir kesinlikle... Elif ablanın dediğine gelince, altı üstü 3-5 günlük ömrün varken altı mı üstü mü kurcalama...

    YanıtlaSil
  2. O kitabı okuyup da aynı şeyi yapanlar olmuş mudur ben çok merak ediyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Ben okumadım kitabını..Best-seller konusunda takıntılıyım biraz :)Bir yerde duydum sadece bu sözü ve hoşuma gitti.. Eğer böyle dediyse:)
    Ayrıca sünnet kısmını da bilemezsin hiç sünnetsiz olmadın ki :)Olmadın di mi:p

    YanıtlaSil
  4. Bilip bilemiyeceğimi bilemezsin hiç bu konu hakkında bir spor salonunun erkekler duşunda ki bir referanduma katılmadın. Katılmadın dimi :)

    YanıtlaSil
  5. ahahahah bunun için bıyık bırakmam gerekiyor sanırım :p ya da göbek mi yapsam:p belden aşağı mı oldu? :)

    YanıtlaSil
  6. Başlıym mi senin tarzında...
    Yoksa vazgeçip Vichy Xtragel vb. geyiğinin içinde kaybolmasak mı?
    Sen karar ver, 5 sene kadın dergilerine çalıştım, çok açığınızı biliyorum :)

    YanıtlaSil
  7. 3 cocuklu evini barkını bırakan bir kadın hiç tanımadığı daha yeni tanıştığı ve aşık olduğu sufi bir adamın peşinden gider..

    YanıtlaSil
  8. Uygundur...
    Neden gitmesin ev ondan gitmişse?

    YanıtlaSil
  9. Söylediklerinin bedeli çok ama çok ağır. Her gün bedeninin zar zor sığdığı bir tahta sandığa kilitleniyorsun ve gücünün tükendiği noktaya kadar o sandığı içten parçalamaya çalışıyorsun. Her parçalama bir özgürlük yanılsaması yaratıyor ama hemen ardından bir gün sonrasının kadim sandığı içini umutsuzlukla dolduruyor. "Rol yapamam sizler gibi, doğrularımdan gayrısını yapınca kendimi çamur gibi hissediyorum" demeye çabalıyorsun ama bir ses emicisi tüm sesini ve soluğunu emip seni yaşamın normalliğine kaynaştırıyor.

    Ama yaşamdaki tek kahramanlık budur bence; bile bile devam etmek!

    YanıtlaSil