23.9.11

Kalan Sağlar Bizimdir

Her şeyden vazgeçip gitmek bir zayıflık mıdır yoksa bunu yapabilecek güce sahip olabilmek midir?
Bu soru haftalarca kafamı kurcaladı. Her şeyden vazgeçmek nedir ki? Nedenini unuttuğumuz ve keşke ile başlayan cümlelerimizin bizi gece uykumuzda boğması mı yoksa güneşe ihtiyacımız varken bir toplu iğnenin gölgesinin altında ezildiğimizi hissettiğimiz anların hayatımızı ele geçirmesi mi?
Her şeyden vazgeçmek eylemi ilk bakışta olumsuz olarak algılanır. Bütün umudunu yitirdiğin ve çıkış noktasına ulaşamadığın zamanlarda ardın sıra gelen, gölge gibi seni takip eden ve hiç bırakmayan en sadık düşüncedir vazgeçmek bir anlamda. Benliğini, bencilliğini içten içe çökertir. Kendine duyduğun o güven kırıntılarını da alır götürür ve uzattığın elin havada kalmış gibi hissedersin. Nereye olduğuna dair hiçbir fikrin yokken yine de oraya gitmek istersin. Sıkıştığın köşeden seni kurtaracak yerdir orası.
Vazgeçmek, dimağının alamadığı bu koca evrende, adım adım seni sona getiren eylemler dizisinin son halkasıdır aslında. Başından sonuna dek doruklarda aşk vaad eden bir filmin, umulan finalle bitmediğiyle yüzleşmektir ya da en yakınını toprağa ellerinle gömüp, arkanı dönüp gittiğin andır. Hiçlik duygusunun tavan yaptığı buhranlar zincirine düşmüşlüktür. Dünya döner, sen ise en sabit halinle durursun. Yerin yedi kat dibindesindir artık. Hayatınızın sondaj kuyusudur orası.
Peki ya gitmek? Buna karar vermek? Daha büyük bir mutluluk ya da daha büyük bir ego uğruna diğer şeylerden vazgeçerken, o büyük mutluluk veya egoyu seçmektir gitmek dediğimiz. Gitmek için yerini değiştirmene gerek yoktur. Kilometrelere sığınmak gereksizdir. Gitmek sadece bir tercihtir.
Kendi adına seçtiğin her bir vazgeçme tercihiyle evet; vazgeçmek, vazgeçmeyi seçmektir. O halde vazgeçmek, her seçimin ardından gelen trajik çaresizliktir belki de. İntihar eden bir yürek bile, daha fazla acı çekmemeyi tercih etmiştir. İşte bu, her şeyden vazgeçmeyi imkansız kılan o yaman çelişkidir.
Gitmek mi? Yolun kendisi hiçbir şey değiştirmese de insana bir anlık bile olsa yok olmayı öğretir. "Mezarlar vazgeçilmez insanların ölüleriyle doludur" sözünün ne kadar hakiki olduğunu bir de.
Çünkü sen başka şehirlerin başka aynalarında başka kendine bakarken, buradaki aynalarda sen olmayacaksın. Ve sen burada olmadığında, hiçbir şey değişmeyecek. Sen olmadığında o aynalar başka birilerinin yüzünü yansıtacak. Herkesin aslında hiç kimse olduğunu gösterecek. Aslında bu sebepten bile gidebilir insan. O kocaman benliklerimiz, bu değersizliği talim ederek, yolun kendisinin öğrettiğinden daha fazlasını öğrenecektir. Çünkü yokluk, son derece terbiye edicidir. Ve sen nereye gidersen git, sadece seni götüreceksin. Bu şehir senin arkandan gelmeyecek.. O yüzden kalmakta fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder