6.5.09

Kendi çocuğumu yediğim gün

Dün gece yoğun biçimde çalışıp, arada msn’den oraya buraya laf yetiştiriyordum. Bir arkadaşım haberleri açmam gerektiğini, çok kötü bir olay gerçekleştiğini söyledi. Hemen televizyonun başına koştum. Büyük bir katliam.. Gece 41, gündüz ise 44 kişinin ölümüne neden olan bir katliam.. Haber kaynaklarına göre olayın terörle alakası yoktu. Köyler ya da aşiretler arası bir anlaşamamazlık sonucu bir düğün evinin basılması ve çoğunu çocukların ve kadınların oluşturduğu bir topluluğun katledilmesi şeklinde yansıdı ekrana.. Olayın detayları, politikacılara, sivil toplum örgütü üyelerine ve halktan vatandaşlara mikrofon uzatılmasıyla sürdürüldü. Ve vatandaşlar olarak da izledik hep beraber televizyondan, gazetelerden de okuduk. Dikkatimi en çok çeken detay, 14 yaşlarında bir kızla olan röportajdı.
Sorulan soru tam olarak şuydu :

“Ailenden birini kaybettin mi?”

Cevap ise çok soğukkanlıca verildi küçük kız tarafından.

“Evet. Annemi, babamı, abimi, en büyük abimi, teyzemi, eniştemi, teyzemin kızını bir de doğmamış kardeşimi..”

Olayın boyutunu o kadar algılayamamış ki kız. Öyle bir şoka girmiş ki; gözlerinde ne bir üzüntü ifadesi var ne bir nefret ne de ağlamaklı bir ifade..
Ben son kelimesiyle beraber gözyaşlarımı tutamadım. Hıçkırarak ağladım gerçekten. Gözümün önüne 99 depreminden sonra kayıpları anlatan sahneler geldi. Empati kurdum ister istemez. Hayatında sahip olduğu her şeyi kaybettiğinin farkında değil o küçük kız şu anda. Kucağında 3-4 yaşlarında bir erkek çocuğu etrafa şaşkın bir şekilde bakarken evden ailesinin cenazeleri çıkıyordu. Ne uğruna demeyeceğim. Çünkü dersem gözlerim yine yaşaracak. Hayatın bir kez daha adil olmadığını gördüm dün gece. Kader deriz, kısmet deriz, böyle yazılmış, öyle olması gerekiyormuş deriz.. Bu, sadece içimizi rahatlatmak, durumu daha kolay kabullenmemizi sağlamak için..Tamamen yalan dolan tamamen kandırmaca..
Hepimiz elimizi vicdanımıza koyalım. Bir ay sonra kim hatırlayacak bu olayı? Ya da bir sene sonra?..
Birkaç sene önce bir film izledim. Hotel Rwanda.. Ruanda’da yaşanan bir içsavaş, içsavaştan da öte iki kabileden birinin diğerinin soykırıma uğratmasını anlatıyordu. Amerikalı bir gazeteci , dünyanın bu duruma gözlerini kapatmış olmasına isyan eder ve Rwanda Oteli’nin barında bir Birleşmiş Milletler görevlisi ile bu konuyu tartışır. Ve adam ona der ki; “Dünyanın her yerinde insanlar bu haberi izleyecekler. Buradaki katliamdan herkesin haberi olacak. Binlerce insanın öldüğünü, işkence gördüğünü, tecavüze maruz kaldıklarını bilecekler. Sonra da kanalı değiştirip akşam yemekte ne var diyecekler..”
Dehşete kapılmıştım bu dialogu duyduğumda. Çünkü tamamen doğruydu. Dün gece o röportajı dinledim, ağladım ve televizyonu kapatıp işimin başına döndüm. Gece de mışıl mışıl uykumu uyudum. Bugün de karşılaştığım birkaç kişiyle ayaküstü sohbet malzemesi yaptım bu konuyu..
İnsan olarak hislerimizi kaybediyoruz bence. Hissizleşmeden de öte duyarsızlaşma yaşıyoruz ciddi anlamda. Bu haberlere alışmış olmak, bazen midemde bir gurultuya ya da boğazımda bir düğüme daha neden oluyor. Kalkalım ayaklanalım bu böyle gitmez bir şeyler yapalım diyemeyecek kadar da korkağım üstelik. Sanırım gerçek anlamda bunu anlayabileceğimiz zaman, kendi çocuğumuzu, kardeşimizi, anamızı, babamızı sofrada akşam yemeğinde kendi tabağımıza koyduğumuz an olacak..

1 yorum:

  1. Haklısın bunu ben de sürekli söylüyorum bu duyarsızlık meselesi beni de çok rahatsız ediyor. Herkesin seyirci kalması yok sayması gibi şeylere. Ben de Ankara'da yılbaşı gecesi doğalgazdan zehirlenen o zavallı gençlere ve arkalarından söylenen iğrenç yobaz yakıştırmalara isyan ettim. Çok ama çok üzüldüm hayatımız bu kadar ucuz mu diye ya da senin bahsettiğin gibi bütün yakınlarını kaybeden o gencecik insanlara. Yalnız orda yani özellikle güneydoğuda ölümlere daha küçük yaşta alışmaya başlıyor çocuklar maalesef töreler yüzünden onlar da kanıksıyorlar artık durumu. Fakat bu seferki tamamen bir katliamdı. Ben de bayagi takip ettim psikologların açıklamalarını falan dinledim. Mezar basında oynayan cocuklardan bahsediyorlardı. Özellikle ergenlerin durumu daha zor atlattıklarını anlatıyorlardı. fakat dedigin gibi sorsan belki o köyün adını bile hatırlamaz şimdi insanlar.. Acı maalesef çok acı!

    YanıtlaSil