19.5.10

Simit - Ayran

Ben olduğum gibi duruyordum, herhangi bir gündü, herhangi bir ayın herhangi bir günüydü. Gördüğüm ilgili yüzlere aşık olmaca oynamaktan zevk alan biriydim, değişen bir şey olmadı seni gördüm, oyuna devam ettim.
Ben olduğum gibi duruyordum, herhangi bir gündü, herhangi bir günde herhangi bir yerde herhangi biri gibiydim bir an sonra yanıma geldin. Elimi tuttun, biz biraz güzel olduk. Gene de pek farkın yoktu ya çok ısrarcıydın.
Kaldın,
Konuştuk
Bakıştık
Ben uyudum
Sen ağladın.
Zaman kısaydı, çerçevelere sığamayacak birkaç güzel fotoğrafımız ve fazlası değil can yakacak kadar anımız oldu.
Gittin
Konuştuk
Bakıştık
Sen uyudun
Ben ağladım.
Günler takvimsizdi, saatler bir sarmalın ucuna asılmış hep aynı dönüyordu. Cebimde sakladığım simit ayran üstü para, parmaklarımın arasında soğukluğuyla dönerken sordum; kaç kere terk edilebilirdi insan?
İp atlıyordum, mini mini birler çalışkan ikiler sesler uzaklaşırken gökyüzünde gördüğüm o karakuş sürüsü, içim ürperdi ya nedenini bilemedim. Her sabah gibi bir sabahtı, çıkarken kapıdan gördüğüm karakuşlarla aynı histi. Akşamına döndüğüm ev bir daha asla sabah çıktığım o ev olmadı. Ve ben büyüdüm.
Ellerini izlediğim o akşam, genç yaşlarıma gelmiştim. Neden diye soracak ne güç vardı ne de önemi… Sana soramadığım o soru, cevabını asla bilemeyeceğim o soru oldu hep. Zaman öyle bir aktı ki hikâyeler hastane kokusu kazıdı hafızalara. Görmek istemediğim o yerde kaldı konserve anılar.
Ellerini izlediğim o akşam, genç yaşlarımı bitirmeme az zamandı. Kocaman ellerin vardı, dayandığımda tüm ağırlığımı su gibi kaldıracak güç vardı gözlerinde. Sende çocukluğum vardı, sende nedenini soramadığım sorunun cevapları vardı. Bir hikayeyi başlatıyordu varlığın, her ilgili yüze aşık olmaca oyununu tedavülden kaldıran. Ruhumu dudaklarımın arasından dirhem dirhem çektiğin o gün, karaflara koyuldu kanım, tat dedin. Kalmamı istediğin için buradayım ve içiyorum bedenini zehirli bir içki gibi. Ne sen kalacaksın ne de ben… Biliyorsun olmayacak ve dökülecek ellerimizden gelecek.
Öyle güzel bakarken bana söylediğin acı sözler sadece canımı yakmak içindi, mahalle arası bir oyunda söylenenler kadar, çocuk değildim. Sen öyle güzel bakarken yalandı fısıldadıkların.. Ayaklarını görmüştüm büyük ve kararlı, sana dokunmuştum. Elimi attığım boşlukta, kokuna burnumu yaslayarak ağladığım günler geçerken, her bir anıyı tekrar tekrar yaşadım.
Gittiğin günler o kadar çoktu ki… Yorganımın altında çocukluğumdaki çadıra döndüm her başımı dışarı çıkartışımda sesini duyarak, aklımın bana oyunları çok acı verdi. Anlayabiliyor musun dediklerimi, karaflardan içilen kanımdan daha çok acılar verdi yokluğun. Ölü bebekleri sarmaladım beşiklerde, saçlarımı kestim, yüzümü çizdim, su içmeye gittiğim her an beyaz parkelerde ağladım iki büklüm. Sen bilmedin peki hiç hissetmedin mi?
Çırılçıplak ıslanırken o duş suyunun soğukluğunda hıçkırıklarımı bastırırken fayanslara ve kabul ederken yeni isimsiz birini o gece yanıma. Kaç kere intikam aldım senden duymadın mı?
Tüm kanlı karabasanlardan ellerimi yıkayarak kurtulmadım. Ama acının her ifadesini çığlıklarla hissettim içimde, damarlarım parçalandı, kan aktı içimden, içim kızardı. Söylenilen tüm sözler ezberimdeydi, tüm resimler, yazılmış yazılar ve söylediğimiz şarkılar. Bir cebime aldım sende tükenen hayatımı öyle yürüdüm ben İstiklalde; sen gitmiştin üstelik. Sana benzeyen insanlar gelip geçti. Ya baş harfi sendi, ya okuduğu okul yahut gevezeliği.. hep birileri benzedi sana, ben hep ağladım. Kim bilir kaç kere kaç kuruşa sattım, teşhir edildi ruhum. Göremezdin, bilir miydin parmağın ucundan iğne deliği akan kanı, yaladım demir gibi tadı.
Nedenlerin tükenmişti ya, layık değildin hani bana… Kader yazdın ya… O gündü ben gidiyordum sen kalıyordun, çıkıyordum yanından, cebimde simit ayran üstü para, aynı bakmıştı ya gözlerin karakuşların ürpertisi.. Sana soramadığım nedenler boğazıma birikti, ağlamak üzere bir insanın boğaz acısı olarak kaldın orada. Ve senden çıktığım o gün, bir daha asla çıktığım gün gibi kalmayacaktım burada.
Araftı biliyor musun, aradaydım uzaklaşırken, dönerken tekerlekleri zamanın gözlerimde kaldı o tanıdık bakışın… Koca ellerine hastane kokusu karıştı yokluğunda…
Şimdi herhangi bir günde ben olduğum gibi duruyorken sen dizlerime yattın, ben ağlıyordum sen uyumuyordun, sen ağlıyordun ben uyumuyordum. İlk defa dinliyordun, ilkinde dinlemen gerekenleri ve susuyordun sen. Diyebileceğin sadece gel demekti.
Ben bölünüyordum çocukluğumdaki ip atlamalara, yediğim simit ayrana, avuç içi toplara, banyo fayansında iki büklüm çıplak ağlamalara soruyordum hangi benle geleyim…
Nedensizlikler kadar kolaydı gel demeler… Kalacak kadar var mıydım herhangi bir yerde herhangi bir gün sen dizlerimdeyken şimdi… Gözlerimi yumuyorum bu o kızın hikâyesinin mutlu bittiği filmdi hani izlerken bana neden bu filtreyi kullanmışlar diye söylendiğin. İki sonlu filmlerden miydik, o filtre bize reva mıydı ve bizsiz üstümüzden geçerken bedenler buluşmuş muydu yumduğumuzda gözlerimizi…
Hiçbir zaman bitmedi ya, tam oldu dediğim o en kuvvetli anda sen gözlerini açtın gözlerime. Hiçbir acı ölümden beter olamazdı. Kaç kere ölebilirdi insan, kaç kere terk edilebilirdi…
Yüreksiz de olsam sevebilecek miydin beni, ve elektro şokların kan pompalayabilir miydi parçalanmış damarlardan bitikliğime… Gururum mu, kızgınlık mı, inançsızlık mı daha fazla üzülmem ama verirsen yüreğini parçalanmış yüreğime filtresiz filmlerde esas son olurduk belki.
Ben duracağım burada, herhangi bir gün olacak, ceplerim bomboş yüzüm pencereye dönük o sevdiğin binalara bakacağım. Ben duracağım burada sorulardan çok cevaplarımı önemseyeceğim artık ve sen bileceksin, gel demeden kalacak kadar sevdiğinde yüreğin, sana yokluğunda söylenmiş tüm şarkıların bitiş cümlesi olacak gözlerim.
Kalan olacak, terk edilen olabilecek kadar cesarete sahip olduğunda belki senin bozukluklarınla benim demir paramı birleştirir bir simit ayran daha yeriz. Bilmediğim bir şeyler anlatırsın bana ve ben göz çukurumda senin el izin yaslanırım sana, sen tutarsın ellerimden o uzun yol boyu… Biz yürürüz…

1 yorum:

  1. Çok güclu bir kalem geliyor desem?sana abartı gelir belki ama bana cok tanıdık.en derinlere kök salman,koparılma korkusu mudur?ya da sorularının isaretsiz oluşu yanıtların daha önce geldiğinden midir?
    neden cok yakınız biliyor musun?
    Sen d benim gibi dünyadan hızlı dönmektesin de ondan...
    Neden çok yakınız biliyor musun?ağzımızdan çıkan sözler başka olsa da iç konuşmalarımız başka...seni akvaryumunda değil,O'nun güler yüzünün yanında sevmekteyim...Yazılarımı düzeltebilirsin ama beni asla...^bende hic bozukluk olmuyor sana karşı,bilesin...direk kredin var.bazen seninle konuşurken kadın tarafım çıkıyor,Allahtan homofobik degilim.(bazı u ları da ü yapıp,yarısını yapmayısım hep bu inadımdan)

    YanıtlaSil