21.9.09

Uyuyan Güzel

Ben uyurken, zaman kavramım da kendini yemiş bitirmiş. Dakikalar, anlar, saatler günde uyuduğum birkaç saatin, çalıştığım yirmi saatin etkisiyle çabucak geçmiş. Ya da bana öyle gelmiş. Yorgunluktan bakamadığım yüzler, çeviremediğim kitap sayfaları, yiyemediğim anne yemekleri sanki bana sırtını çevirmiş.
Ben uyurken zaman akıp gitmiş. Elimde Radikal Gazetem ve iki haftada anca bitirebildiğim “haftalık” Uykusuzum ile yollara dökülürken, ne çok şey olup bitmiş hayatımda benden habersiz.
Ben uyurken, Cem Garipoğlu “yakalanmış”. Şimdi kemik yaşı hesaplanıyormuş. Bir de Münevverin başını sanırım kız daha canlıyken kesmiş. Her kanal canlı bağlantılarla sakallarını tartışmış. Testeresi kaç dişli, kaç bıçak darbesi var detaylarını henüz öğrenemedim, onu da kızın ailesine film teklifinde bulunan yapım şirketinden öğrenirim artık diye düşünüyorum !?!..
Ben uyurken, Bekir Coşkun Hürriyet’ten istifa etmiş. Nasılını nedenini bilemem, bilemeyiz de.. Birileri çok sevindi, birileri sessizce tepki verdi, kimileri susturuldu, kimileri hiç konuşmadı bile. Bekir Abi yine yazacak, yine birileri okuyacak, yine birileri görmezden gelecek, yine birileri sayfayı çevirecek, Bekir Abi yine yazacak…
Ben uyurken, sular İstanbul’un yarısını alıp götürmüş. Hayat veren su, bu sefer bir sürü can almış. Çoluk çocuk sokaklarda kalmış herkes. Birkaç korsan bulduğu eşyaları satmış, birkaçı da bunları da almış. Millet olarak fırsatları her zaman iyi değerlendiririz biz. Neden buna bu kadar bu kadar tepki veriliyor ki, bu bizim kanımıza işlemiş. Bugünler çabuk geçiyor, yarınımızı düşünmemiz lazım !?!
Ben uyurken, koskoca Ramazan bitmiş bayram bile gelmiş. Herkes hazırlıklarını yapmış, çarşı pazar şeker alışverişleri bitmiş, taksi de gece tarifesi kalkmış, Eda Taşpınar ve Nurettin Hasman ayrılmış..
Ben uyurken, en yakın arkadaşım askere yazılmış. Kasımda gidiyormuş. O gün beni defalarca aramış meğer, ama benim çok önemli işlerim varmış!?!.. Oyuncu çalışmaları, kostüm provaları, set saatleri, çekim mekanları .. En azından gittikten sonra öğrenmedim..
Ben uyurken, annemin doğum günü olmuş. 57 yaşını bitirmiş meğer. Ne çok an yaşamış, ne çok şey görmüş, ne çok şeyi halletmiş hayatında, ne az soru kalmış kafasında, ne çok sevdirmiş kendini.. Ne kadar daralmış zamanımız, biriktirecek ne kadar az anımız kalmış..
Ben uyurken, hayatımın senkronu kaçmış. Yeni filmler çekilmiş, yeni kitaplar yazılmış, yeni bebekler dünyaya gelmiş, birileri yine ölmüş. Uyandım ya şimdi, tekrar bir uyuyasım var..

11 yorum:

  1. "Birkaç korsan bulduğu eşyaları satmış, birkaçı da bunları da almış. Millet olarak fırsatları her zaman iyi değerlendiririz biz. Neden buna bu kadar bu kadar tepki veriliyor ki, bu bizim kanımıza işlemiş."

    ----------------------------------------------

    Sadece Türk toplumuna ait bir özellik değil bu.Tüm insanlığın, ilkel benliğinin ortaya çıktığı durumlardan bir tanesi.2002 yılında Arjantin'deki büyük krizi anımsayalım : Bir ineğin peşinden elinde 'baltasıyla' koşan kalabalık geldi gözümünün önüne,veya düşen uçaktan sağ kurtulup sağda mahsur kalan yolcuların açlıktan ceset yemek zorunda olmaları..."hayatta kalma" söz konusu olunca yapamayacağı şey yok şu 2 ayaklı hayvanın..

    YanıtlaSil
  2. Şimdi uçak düşse sen beni yer misin demek oluyo bu Badi?Ağız mı yapıyorsun şimdiden? :)

    YanıtlaSil
  3. çok acıkırsam yiyebilirim...ben de bi'hayvanım :)

    YanıtlaSil
  4. Burnuma dokunma yeter bırak kırkım çıkınca düşsün :)

    YanıtlaSil
  5. (uyur ya da uyanık farketmez)
    "zaman akar..."

    YanıtlaSil
  6. bi nevi nereye kaçarsan kaç
    peşinden gelmeden yanında olanlar adına :))
    aklından (düşüncelerinden) kaçabilir misin ?
    :))

    YanıtlaSil
  7. peşimden gelmeden yanımda olanlar? çok bilinmeyenli denklemler bunlar..

    YanıtlaSil
  8. o zaman,
    çözümsüz denklemler (bir nevi paradoks)adına olsun :)

    YanıtlaSil
  9. Bir Duymak

    Eylül karmaşası!..
    bir solgun geminin belirsiz su kesiminde
    kendisi hatırlanan bir soğuk. bir soğuk ki,
    ve etlerin,
    sonuçsuz bir ayaklanmaya yöneltildği bir akşam, bir akşam ki
    kendisi hatırlanan bir alkol ve bir okul
    kendisi hatırlanan beyaz yahut mavi bir alkol.

    Ölüm aşka bir karşılıktır ve aptalca,
    sapsarı boyaları o bazı resimlerin
    birtakım resimlerin.
    Kalabalıklar ve dönemler ve
    arınıp gitmeye çalışan bir ölü
    o solgun geminin so kesiminde

    o güzel imgesi umutsuzluğun,
    -Karşısında alkolden utandığım -Portrait of an unknown-

    Eylül karmaşası!..
    ... bir nevi "ikinci yeni"'nin peşi savrulanlar adına... :)

    YanıtlaSil